Libya’da Barış Fırtınası Operasyonu ve Türkiye’nin Oyun Değiştirici Rolü

4 Nisan 2019’da Libya’nın doğusunda Tobruk merkezli emekli general Halife Hafter, uluslararası tanınırlığı olan meşru hükümete karşı başkent Trablusu ele geçirmek için Tarhuna, Surman ve Giryan olmak üzere üç eksenden operasyon başlattı. Onur (Kerame) operasyonu ismiyle başlayan askeri operasyon, 2015 yılında Süheyrat anlaşmasını hiçe sayarak, Libya’nın tamamına hâkim olmak için meşru hükümetini düşürmek istedi. İlerleyen süreçte Hafter güçleri Trablus’un iç mahallelerine kadar ve başkente sadece 5 kilometre yakınlarına kadar yaklaştılar. Bu süreçte Hafter dışarıdan da aldığı güçlü hava ve kara desteğiyle birlikte sorunsuz bir şekilde zayıflamaya başlamış olan Trablus hükümetine karşı toprak elde ediyordu. Bingazi’den Trablusa kadar ülkenin ortasından lojistik hattı sorunsuz bir şekilde ikmal edebilen Hafter, ülke toprakların çoğunu ele geçirdi. Ancak Hafter’in ele geçirdiği topraklarda 1,4 milyon Libyalı yaşarken, UMH kontrolünde topraklarda 4,3 milyon Libyalı yaşıyordu.
Hafter, Bingazi’de konuşlu silahlı güçlerin yanı sıra, Rus Wagner paralı askerleri, Sudanlı Cencevid milisleri ve Çad ile Orta Afrika’dan gelen silahlı milislerin desteği ile Trablus’u ele geçirmek için operasyon başlattı. Sahada Hafter için savaşan yabancı paralı milislerin yanında silah, lojistik, hava araçları, askeri danışman ve uzmanlardan oluşan çok sayıda yabancı unsur da katıldı. Hafter’e en büyük destek Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, Rusya ve Fransa vermektedir. Rusya, diplomatik desteğin yanı sıra, Pantsir hava savunma sistemleri, Grad füzeleri, sahada savaşan Suriyeli paralı milisler ve askeri danışmanlarla Hafter’i desteklemektedir.
Yayınlanan bazı raporlara göre Libya’da savaşmak ve Hafter milislerine komuta etmek için 140 Mısırlı askeri uzman ve asker bulunmaktadır. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’den emir alan bu askerler, BAE tarafından finanse edilmektedir. Mısır ordusuna bağlı Hava Kuvvetlerinin de Libya’daki hava operasyonlarında görev aldıkları iddia ediliyor.
Türkiye’nin Müdahalesi Savaşın Kaderini Değiştirdi
Sorunun çözümüne yönelik siyasi çözüm süreçlerine riayet etmeyen Hafter’in hava saldırıları ve bu saldırıları görmezlikten gelip sessizce onaylayan uluslararası kamuoyundan ümidini kesen Libya hükümeti, Türkiye’den askeri destek talebinde bulundu.
27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları Anlaşması ardından, Libya’daki askerî hareketlilikte yaşanan artış dikkat çekiyor. Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasındaki ilişkiler yalnızca deniz yetki alanını belirleme ile sınırlı değil; iki ülke arasındaki ilişkiler güvenlik, askerî, ekonomik ve insani alanları da kapsayan geniş bir muhtevaya bürünmüş durumda. Yaşanan son gelişmeler, Akdeniz’deki birçok aktörü rahatsız etmiş görünüyor.
Ankara’nın Libya hükümetine desteğin düzeyi henüz belli değil. Zira yetkililerin açıklamaları bu desteğin daha çok danışma ve eğitim odaklı olduğu yönündedir. Ancak sahada mevcut siyasi ve askeri dengeler, UMH ile Türkiye arasında yapılan bu mutabakatın ciddi değişimlere yol açtığını gösteriyor. Terörle mücadele işbirliği, yasadışı göç, ortak savunma ve güvenlik alanlarında işbirliği, UMH’nın Hafter karşısında ciddi avantaj sağladığını gösteriyor.
13 Nisan Operasyonu
UMH’ya bağlı Öfke Volkanı (Burkan el-Gadab) güçleri Mart ayında Barış Fırtınası operasyonunu başladığını ilan ettiler. Libya meşru hükümetine bağlı güçlerin stratejisi başkent Trablus’un Güney sınırlarını tahkim etmek, başkentin doğusunda Sirte sınırlarına kadar alan hakimiyetini güçlendirmek, özellikle stratejk Ebu Kureyn beldesini ele geçirmek ve doğudan batıya lojistik ikmal hattını, özellikle Beni Velid ve Tarhuna geçitlerini kontrol edip Hafter güçleri için işlevsiz hale getirmektir. 12 ve 13 Nisan’da Trablus’tan sonra UMH kontrolünde en büyük ve stratejik kenti Mısrata’yı tehdit eden Ebu Kureyn savaşında Mısratalı üniversite hocaları dahil, Hafter güçlerine karşı savaşırken hayatını kaybetti. Nitekim UMH’nın bu yerleşim yerini ele geçirmesi, Hafter açısından hem moral olarak hem de stratejik anlamda bir hezimet oldu.
Trablus’un güneyinde kenar mahallelerinde şiddetli çatışmalar devam etse de UMH güçleri bu ekseni pekiştirmeyi ve buradaki hassas dengeleri korumayı başardılar. Zira bu bölgelerde hem kabile kimliğine dayalı iç çatışmalar yaşanmakta hem de Trablus’a doğru göç nedeniyle, bazı bölgelere olası bir operasyon karşısında başkent Trablus’ta Tarhunalıların isyanıyla karşılaşma ihtimali yüksektir.
13 Nisan 2020 yılının sabah saatlerinden itibaren, başkent Trablus’un Batısında başlayan Tunus sınırına kadar tüm şehirler kontrol altına alındı. Surman, Subrata, Acilat, Rikdaleyn, Melite, Alcemil, El Asse ve Zelten kentlerinin de içinde bulunduğu toplam 9 yerleşim yerini ele geçiren UMH, Libya’nın Güney-Batısında yer alan Vutye hava üssünü kuşatmış durumda. Libya’da karışıklığın 9. yılında gelen bu zafer, UMH hükümeti için büyük bir başarı olarak görülüyor.
Libya hükümeti ordusunun sözcüsü Muhammed Kanunu yaptığı açıklamada Barış Fırtınası operasyonu esnasında 32000 km2 bir alanı kontrol ettiklerini açıkladı. Akşam saatlerinde açıklamalarda bulunan Libya Başbakanı Feyyaz es-Serrac, işgal altındaki tüm şehirleri özgürleştireceklerini ve Hafter ile müzakere etmeyeceklerini açıkladı.
Operasyon esnasında çok sayıda BAE ve Rusya menşeli 10 tank, 6 panzer, silah ve hafif araç ve Grad roketi ele geçirdi. Hafter Libya’nın batısında aldığı bu ağır darbe karşısında cevap olarak Türkiye’yi suçlamaya devam etti. Ancak resmi hiçbir Türk yetkilisi, Libya’da Türk hava unsurların varlığından bahsetmemektedir. Hafter ayrıca Grad füzeleriyle başkent Trablus’u, Mitiga limanını ve bazı hastaneleri bombalamaya devam etti. Birçok sivilin hayatını kaybettiği saldırılarda savaş suçu işlediğine dair raporlar mevcut. Ayrıca Hafter bu süreçte başkentin suyunu kesti ve elektrik santrallerini bombaladı.
Operasyonun Askeri Stratejisinin Analizi
Libya’nın batısında UMH’nin kontrol altına aldığı Batı Libya ve elde edilen zafer askeri stratejinin son bir aylık planlamasının bir ürünü olduğunun altını çizmek gerekir. Rusya, Mısır ve BAE’nin tüm askeri ve lojistik yardımına rağmen, UMH güçlerinin stratejisi Hafter’in tüm askeri planlarını zedeledi.
UMH’nin bu askeri stratejinin arkasındakiasıl itici faktörün hava gücü olduğu konusunda herkes hem fikir. Hafter’e bağlı ordu sözcüsü Ahmed el-Mismari’nin yaptığı açıklamalarda UMH’nin hava üstünlüğünün nedeninin Türkiye’nin sağladığı SİHA’lar olduğunu iddia etti. Bu süreçte Hafter’e bağlı güçlerin moralini bozan iki önemli operasyon belirleyici oldu. Birincisi 6 Nisan’da Tarhuna’da BAE’nin gelişmiş silahlarla dolu bir kargo uçağının SİHA’lar tarafından bombalanması ve Batı’da UMH’nin askeri üstünlüğü ele geçireceğinin anlaşılması üzerinde Rusya ve BAE koordinesinde Mısır üzerinde 40 konteynerlik kargo gemisinin bombalanması oldu. Bu hava saldırıları sürecin UMH lehine değişmesinde belirleyici olan stratejik ve taktiksel hava harekatları olarak öne çıkmaktadır.
Savaşın kaderin değişmesine yol açan diğer bir etken ise ele geçirilen kentlerin askeri odalarını yöneten komutanlarına yönelik hava saldırılarıdır. Subrata, Sirte ve Hafter’e bağlı birçok operasyon oda komutanı ya toplu olarak ya da tek tek UMH’ya bağlı hava unsurlarınca etkisiz hale getirildi. Ölen bazı komutanlar arasında Mısır ve Rus uyruklu askerlerin de bulunduğu belirtilirken, bu durum sahada Hafter güçlerin stratejik ve koordinasyonunu zayıflattı.
Batı Libya’nın UMH’nın kontrolüne geçmesine sağlayan bir unsur da el-Vutye hava üssünün bombalanmasıdır. UMH’ya bağlı Libya ordusu son bir ayda birçok kez Vutye hava üssünün pistlerini ve lojistiğini bombalayarak kullanılamaz hale getirdi.
Hafter ve onu destekleyen yabancı güçlere karşı, Libya’nın Batısında uygulanan bu askeri strateji yalnız UMH’nin başarısı olarak görmek eksik olur. Burada, Türkiye’nin sağladığı SİHA’lar ve sahada iyi istihbarat akışının olması da Hafter’in tüm askeri stratejisinin çökmesinde belirleyici olmaktadır.
El-Vutyeh Hava Üssü Düğümü
Libyalı gözlemcilerine göre Haftere bağlı milislerin, Libya’nın Batısında bulunan stratejik Vutiye Hava Üssünü kaybetmesi halinde, büyük bir darbe alacağı ve askeri olarak Libya’nın Batısında tamamen silineceğini anlamına gelmektedir.
El-Vutyeh hava üssü 2014 yılından itibaren Hafter güçlerinin kontrolünde bulunmaktadır. 2011 yılından bu yana devam eden iç savaşta Fecr Libya adlı hükümete bağlı savaşçılar, birçok kez bu üssü kuşattıysa da engebeli ve açık alan nedeniyle ele geçiremedi. Son süreçte elde edilen başarı da ise Türkiye menşeli Baykar şirketin ürettiği Bayraktar TB-2 Silahlı Hava Araçları’nın (SİHA) stratejik rolü dikkati çekmektedir. Bayraktar TB-2 SİHA’ları ile Hafter milisleri Batı Libya’da aldığı yenilgilerden sonra geri çekilmeye zorlanmıştır. Nitekim Hafter milislerinin, UMH güçleri ile Hafter arasında Tunus aracılıyla devam eden bir müzakere ile çekilme ihtimali gündemdedir. İçinde Mısır, Rus ve BAE’li askeri komutanların var olduğu hava üssünün yaklaşık 40 km2 bir alan üzerinde inşa edildiği bilinmektedir.
Vutiye üssünün UMH güçlerine geçmesi halinde Hafter açısından üç önemli sonuç doğurabilir. Birincisi Libya’da şimdiye kadar tarafsızlığını ilan etmiş birçok kent ve silahlı güç, meşru Serrac hükümetiyle yakınlaşabilir ve Hafter’in Doğu’dan Batıya lojistik ikmal hattını kesebilir. İkincisi Bingazi ve Tobruk’ta Hafter’in başarısızlığı daha da artmaya başlayacaktır. Bu nedenle bölgede yaşayan yerli halkın Hafter’e olan desteği de giderek azalabilir. Bu durum da Hafter karşıtı protestoları tetiklemesi ihtimalini kuvvetlendirebilir. Libyalı gözlemcilere göre tüm Vutye hava üssün düşmesi, Hafter rejimin sonunu da getirebilir.
Sonuç
Sonuç olarak Libya’daki mevcut dengeler UMH’nin lehine dönüşmeye başladığı görülmektedir. Libya halkı uzun dönemde katı bir rejimin altında yaşadığı için, özgür bir ortamda nasıl hareket edeceklerine dair kuşkular bulunmaktadır. Nitekim çatışma süreci boyunca birçok şehirde farklı isimler altında örgütlenen silahlı gruplar hızlı bir şekilde taraf değiştirebilmektedir. Bu konjonktürde de Hafter’i bırakıp meşru hükümetin yanında geçen birçok şehir ve grup mevcuttur. Ayrıca başta Bingazi olmak üzere birçok kentte Hafter saflarında savaşan ve ölen Libyalı vatandaşların aileleri isyan etmektedir. Bingazi’de Batı’da savaşmayı reddeden birliklerin isyan edip şehirden ayrıldıkları belirtilmektedir. Ayrıca şehirlerde yaşayan sivillerin de protesto gösterilerinde yer almak istediği ancak Hafter’e bağlı güçler tarafından engellendikleri ifade edilmektedir.
Libya iç savaşında meşru hükümetin egemenlik ve stratejik menfaatlerini korumak için mutabakat imazalayan Türkiye’nin müdahalesi, Libya’daki oyunu tamamen değiştirdi. UMH’ye bağlı askeri güçlerin son askeri başarısı, Libya hükümetin Türkiye ile ittifakın değerliliğini gösteriyor. Türkiye açısından ise hem Akdeniz’deki stratejik ve ekonomik menfaatlerini ama aynı zamanda en azından orta düzeyde bir güç haline gelmesi için küresel enerji piyasasında söz sahibi olması için Libya hükümeti ile ittifak stratejik değere sahip.
*Bu çalışmada yer alan değerlendirmeler müellifine aittir; ASGAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmayabilir.
Twitter üzerinden takip etmek için: @RiadDomazeti